Zor Zamanların Bilmecesi

     

İnsan hayatı, bilinmezlere gebedir ve çok fazla değişkenlik arz etmektedir. Yaşadığımız günleri her ne kadar iyi günler ve kötü günler olarak adlandırıyor olsak da bu esasında bir bilmece gibidir. Yaşadığımız zamanları, belirgin özelliklerine göre sınıflandırıp, anlamaya çalışırız. İyi günlerimizde her şey gayet açık ve netken, zor zamanlarımız sis perdesi gibi gözükebilir ve önümüzü görmekte zorlanabiliriz. Bu iki kavram birbirine paraleldir desek yanlış olmaz. Genellikle iyi günlerin arkasından zor zamanlar, zor zamanların ardında iyi günler beklemektedir. Bunu her ne kadar iyi ve kötü olmak üzere bir kalıba sokup tanımlamaya çalışsak da, insan hayatı oldukça kompleks bir yapıdadır. Hep bir anlam çabası içerisinde geçmektedir ama asla doğrusal olarak ilerlemez. Ne hep iyi ne de hep kötü olarak günlerimizi yaşayamayız.



Hz. Ali'nin bir sözüyle: "Hayat iki gündür. Bir gün lehine, bir gün aleyhinedir..." Özdeyişiyle de bu durumu anlamlandırabiliriz. O halde; bir gün yokuş çıkarken, bir gün yokuş ineriz. İyi günlerimizi yaşarken, bizi bekleyen kötü günlerin olduğunu da her zaman hesaba katabilmemiz gerekmektedir. Bu açıdan, hayatı bir döngü olarak görebiliriz. Bu döngü içerisinde hayatı, sadece iyi veya sadece kötü günlerden ibaret olarak görmek realist bir duruş değildir. Hayat; iyi ve kötü zamanlarıyla bir harman halindedir. Geçmişle-gelecek dengesinde şimdiki zamanımızı yaşarız ve genellikle zorlu zamanlarda aldığımız kararlarla hayat çizgimizi belirleriz. Bu bakımdan, zor günlerin ve zamanların bize ne anlatmak istediğini çok iyi anlamamız lazım. Zorlu zamanlar daima karmaşık bir bilmeceyle karşımıza çıkar...



Zor günlerin bilmecesine karşı her insan, hayata karşı gösterdiği bakış açısıyla cevap verir. Öyle veya böyle her insanın zorluklar karşısında sergilediği davranış, aynı zamanda hayata karşı duruşunu da belirler. Kimimiz çok kırılgan olup pes etmeyi tercih ederken, kimimizse hırçın olup problem her neyse daha çok üstüne gitmeyi tercih ederiz. Bununla beraber aslında, hayatımızı da ne yönde ilerletmek istediğimize de karar vermiş oluruz. Direnç gösterilebildiği ölçüde, hayat da kolaylıklar sağlayacaktır. Bu durum tıpkı bir tepeyi aşıp, güneşi görmek gibidir... Tırmanabildiğin ölçüde kuvvet kazanır, ona göre de güçlü bir karaktere kavuşursun.




    


Bu tarz durumlar aynı zamanda, hayat sahnesinde büyük düşünürlerin ve güçlü karakterlerin ortaya çıkmasına da vesile olur ve başarı hikayeleri de zor olduğu ölçüde dikkat çekicidir. Çünkü, zorluklar karşısında verilen gayretlerle kazanılan başarılar çok daha kıymetlidir. Yoksa; zenginlik ve refah içerisinde, imkanların geniş olduğu bir ortamda herkesin başarılı olma ihtimali zaten yüksektir. Bu açıdan müzik dünyasından Beethoven, sağır olduktan sonra bestelediği 9.senfonisiyle meşhurdur. Edebiyat dünyasından Dostoyevski, ekonomik yetersizliklerle küçük bir otel odasında yazdığı Suç ve Ceza ile meşhurdur.




Yaşam süresince, zorlukların üzerimizde kurduğu baskıyla oluşan çaresiz durumlar bizi hep alternatif üretmeye iter. Bu zorluklar, bazen yaşamımızı sürdürmemizi dahi tehdit eder boyut da olsa bile en iyi öğrenme biçimidir. Bireysel veya toplumsal anlamda geçirdiğimiz zor günler, her zaman iyi birer öğreticidir. Hal böyleyken, zor ve bunalımlı dönemlerde üretmeden kendimize ve topluma pozitif değerler katamayız. Günümüzde, tüketim çılgınlığının vermiş olduğu etkiyle de üretmeden tüketmeye yönelik her hamle zorluklara daha da çok yol açar. Ortaya koyduğumuz her türlü katma değeri, geçmişin tecrübeleriyle harmanlayarak geleceğe hazır hale getirmeliyiz. Çünkü; yaşanılan kötü zamanları atlatabilmenin en iyi yolu, daha önce tecrübe edilmiş kötü zamanlara bakabilme kabiliyetinde saklıdır.


    

Öyle ki zaman, hep hareket halindedir. Geçmişiyle, bugünüyle ve yaşanılacak günleriyle hep geçiş halindedir. Bizimse hareket halinde olduğumuz zamansa şimdiki zamandan ibarettir. Hareket halinde olduğumuz her türlü durumda, arkamıza ve önümüze dengeli bir şekilde bakabilmemiz gerekmektedir. Çünkü, arkadan gelecek tehlikeleri göremeyiz. Sürekli arkamıza bakarsak da önümüzden gelen tehlikeleri göremeyiz. Yürürken, koşarken veya araba sürerken farkında olmadan refleks olarak bunu yaparız. Düşünce hayatımızda da tıpkı durum buna benzemektedir. Geçmiş ve gelecek dengesinde doğru bakış açılarıyla sürdürebileceğimiz hayat süreci, zorlu zamanlar karşısında hareket kabiliyetimizi artırmamızı da sağlar. Böylelikle yaşanabilecek zor ve sıkıntılı günleri de daha kolay atlatabiliriz.






Zorlukların, ne zaman ve nasıl geleceği hiç belli olmaz. Hayat ben geliyorum diye üstümüze gelmez. Beklenmedik her durum karşısında şartlar ne kadar zor olursa olsun, iyi günümüzde umutlu olduğumuz kadar kötü günümüzde de umutlu olup şartlarımızı zorlarsak, zorlukların bilmecesini de çözmüş oluruz. Bütün zorluklara ve zor şartlara rağmen düşman işgalinden ülkemizi kurtaran ve cumhuriyetimizin kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk'ün de dediği gibi: "Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim.” Düşüncesinden hareketle kendi hayat hikayemizi yazarken de anlamamız gerekir ki; aslında umut etmek, zorluklar karşısında mücadele edebilmekte ki en büyük motivasyondur...















Yorumlar