Eğitimli İşsizlik Üzerine

 

Bugün her ne kadar; eğitimli işsizlik diğer adıyla diplomalı işsizlik, uluslararası bir problem olarak görünse de Türkiye'de son zamanlarda en çok büyüyen ve artık kronik bir sorun haline gelmeye başlayan problemlerin başında gelmektedir. Ayrıca, Türkiye için işsizlik sadece ekonomik bir mesele olmayıp aynı zamanda sosyal boyutları olan bir sorundur. Bu bakımdan bakacak olursak; yeni mezun gençlerin %38'i iş arayışındayken, %58.3 oranındaki çoğunluk, işsizlik sebebiyle aile ilişkilerinin olumsuz etkilendiğini belirtmiştir.[1]


    

Toplumun her katmanında okumanın değersizleştiği ve işsiz kalmanın neticesi olarak görülen bir düşünce günden güne yaygınlaşıyor. Gençler, okulunu okuduğu ve severek yapmayı düşündükleri işlerden vazgeçip çok para kazandırabileceğini düşündüğü işlere yöneliyor. Hiç şüphesiz ki, bunda adeta inşaat sektörüne yatırım yapılır gibi her ile üniversite açılması eğitimin kalitesini düşürmüştür ve artan eğitim düzeyinin işsizliği azaltamaması sonucunda iş gücü ile eğitim arasındaki çarpıklık buna en büyük ispat olarak gösterilebilir. Her yıl ülkenin çeşitli yerlerinden mezun olan öğrenciler, daha okulunu bitirmeden işsiz kalacağını bile bile okuyor. Bu durumda, işsizler ordusunun günden güne çoğalmasına sebep oluyor...

        

        

    

    

Diğer bir açıdan; işe alımlarda liyakat ve mesleki yeterlilik esasları göz ardı edilerek, tanıdığının olup olmaması önem arz etmeye başlamıştır. Bu durum genç nüfusu, bir kaçış yolu olarak beyin göçüne zorlayan etkilerin başında gelmektedir. Diplomasını alan yurt dışına gitmek istiyor ve gidenlerde dönmek istemiyor. Her 100 gençten 73'ü yurt dışına gitmek isterken, gidenlerin %78'i de geri dönmek istemiyor.[2] Hemşehriciliğin yaygın olarak görüldüğü liyakatsiz bir toplumda; kalem yerine, silgi kullanılmaya başlanıyor. Bu silinenler de bir milletin geleceği...

        

   

Bu kaçınılmaz gerçeklerle ve rakamlarla karşı karşıyayken, bir taraftan da dünyada emek yoğun çalışma yerini yavaş yavaş teknoloji yoğun çalışmaya bırakmasıyla işsizliğin daha çarpıcı boyutlara çıkmasına sebep olmuştur. Artık dünyada otomasyon konusunda oldukça sert bir rekabetin geliştiği ve robotların insanlardan boşalan yeri alabileceğinin yoğun şekilde tartışıldığı düşünüldüğünde, teknolojik değişimler yetenekleri daha önemli hale getirmiştir. Bırakın iyi olmayı, en iyisi olmadan iş sahibi olamayacağımız gelecek bizim için pek de uzakta sayılmaz.

 

    

Bu durumu rüzgara benzetecek olursak; rüzgarın nereden estiğini kestiremeden, en iyi işi yaptığınızı düşünürken, dünyanın başka bir yerinde o iş zaten yapılmış ve eskimiş bir metot olarak karşınıza çıkmaktadır. Böyle bir rekabet ortamı insan hayatını her ne kadar kolaylaştıracak teknolojik değişimler yaratsa bile, bir süreden sonra hali hazırda olan mesleğinizden veya mezun olacağınız bölümdeki mesleğinizi kaybedip, işsiz kalma riskinizi ortaya çıkarıyor. Martin Ford’un ‘Robotların Yükselişi’ adlı kitabında yapay zeka ve işsiz bir gelecek tehlikesinden bahsederek, genç işsizliğin varabileceği noktaları tam da bizim anlatmak istediğimiz eksenden ele alıyor. Kitaptan bir alıntıyla:  

 

 

"İnovasyon öyle bir şey ki, değişimin nereden ve ne zaman geleceğini kestirmek mümkün değil. Zeki makinelerin günün birinde ortalama işçilerin kapasitesini aşıp işlerin çoğunu yapar hale gelip gelmeyeceğini belirleyecek olan şey, ekonomi tarihinden çıkarılacak dersler değil, geleceğin teknolojisidir."[3]

 

     

    




Ekonominin, dünü ile bugünü arasındaki farkı anlamak için Adam Smith’in meşhur iğne örneğiyle işbölümü ve uzmanlaşmanın doğurmuş olduğu ‘Fordizm’ akımına bakmak lazım. Buna göre; bir kişi, bir günde bir iğneyi bitiremez. Aynı işi, iş bölümü yaparak on kişi iğne fabrikasında 48 bin iğne üretebilir. Bu da doğal olarak üretimi çeşitlendirir ve verimliliği arttırır. Bunun ilk örneğini ve uygulanış biçimini Henry Ford’un T model araçlarında görmekteyiz. ‘Fordizm’ akımı olarak da bildiğimiz bu olay üretim bandının kullanılmasıyla beraber, aynı zamanda seri üretime geçişin de ilk örneğidir. İktisat tarihinde gördüğümüz bu gibi teknolojik yenilikler üretimin daha hızlı ilerlemesini ve yeni iş alanlarıyla beraber insan iş gücüne olan ihtiyacın artmasına sebep olmuştur.




    

Günümüz ve geleceğin ekonomisine baktığımız zaman durumun tam tersi olduğunu görmekteyiz. Birçok insanın bir araya gelerek haftalarca yapacağı işi, bir makine tek bir günde yapmaktadır. Bu çarpıcı gerçeği, Kurt Vonnegut’un ‘Otomatik Piyano’ romanında görmemiz mümkündür. Romana göre; teknik işlerde uzman seçkin bir kesimin idare ettiği endüstri makinelerinin tüm işleri yaptığı otomatize bir ekonomi tasvir ediliyor. Geri kalan nüfusun çoğunluğu ise ümitsiz bir gelecek ve anlamsız bir varoluşla mücadele ediyor. Beyaz perde de, ‘Otomatik Piyano’ adlı romandan esinlenerek çekilmiş ve jeneriğinde otomatik piyano çalınarak başlayan ‘Westworld’ dizisinde de bu felsefeyi görebiliriz.


    

Bizi bekleyen bu amansız gerçeğe her gün biraz daha yaklaştığımızı görmemiz gerekmektedir. Kendimizi de çaresiz hissetmeden, bizi beklemekte olan geleceğe hazır bir hale gelmeliyiz. Bu kapsamda, geleceğin mesleklerine yönelik üniversite bölümlerini açarak yeni bir ufuk çizgisine her anlamda ihtiyacımız var. Dijital dönüşümler neticesinde yetişmiş insan kaynağı en kritik unsurların başında gelmekle beraber diğer birçok bölüm ve mesleğin, teknolojik dönüşümlere adapte olacak bir şekilde yetişmesi hem bugün için hem de gelecek için işsiz kalma riskini azaltacak en önemli faktörlerin başında gelmektedir. Yapay zeka, kodlama ve uzay gibi konularda ilerlememiz, dünyadaki gelişmelere karşı adaptasyon sürecimizi her anlamda hızlandıracaktır.

        

    

Geleceğin amansız bir hızla bizi beklediği bir süreçte, genç neslin geleceğe bakış açısının da inovasyon çizgisinde olmasında her türlü yarar vardır. Bizi bekleyen gelecek gerçeklerinden kaçmayarak, ülke olarak Ar-Ge ve inovasyon yönünde gideceğimiz yönü çok iyi belirlememiz gerekiyor. Çünkü; her teknolojik yenilik üniversite mezunlarını biraz daha işsiz bırakırken, ancak ve ancak Türkiye'nin yüksek teknolojiye dayalı ithal ürünleri, iç piyasada üretirse ve Ar-Ge yatırımlarının boyutu ve niteliğine göre de genç işsizlik azalacaktır...[4]


   

Sonuç olarak eğitimli işsizlik; ülke gündeminde ekonomik, sosyal ve eğitim açısından vurgulanması gereken en önemli noktalardan biridir. Eğitimde yaşanacak inovasyon odaklı bir dönüşüm, ülkemizin sosyal ve ekonomik sorunlarına da çözüm olacaktır. Kendi geleceği adına karamsarlığa düşmüş genç ağırlıklı nüfusumuza umut olmak adına; bu mesele alanında uzman eğitimciler, sosyal bilimciler ve ekonomistler tarafından her platformda tartışılmalıdır ve ona göre yön verilmelidir. Aksatılmadan ve teamüllere yer verilmeden, diyalektik yollarla alacağımız her türlü rasyonel karar, kalıcı çözümleri de beraberinde getirecektir. Günlük politikaların malzemesi olmadan, ülkenin gelişmişliği bakımından da vazgeçilmez bir unsur olan eğitimli işsizlik, bir ülkenin en önemli kaynağı olan gençlerin arasına karışılarak tekrardan sorgulanmalıdır. Çünkü her zaman, çağın gerekliliklerini yerine getirecek olanlar yine gençlerdir…



[1] URL-1, https://www.haberturk.com/issizlik-genclerin-aileleriyle-iliskilerini-olumsuz-etkiliyor-2898964-ekonomi. 11 Aralık 2020.

[3] Ford, M., 2018. Robotların Yükselişi, Kronik Kitap, İstanbul.

[4] Kanberoğlu, Z, Göçer, M. (2020). Türkiye’de İnovasyonun Genç İşsizlik Üzerindeki Etkisi. Uluslararası Ekonomi ve Siyaset Bilimleri Akademik Araştırmalar Dergisi.

 

 

        

        

        

        

        

        

        

        

        

        

        

        

        

        

        

        

        

        

        

        

               

               

               

               

               

               

               

               

               

               

               

               

               


Yorumlar